Her şeyin bilindik, herkesin tanıdık olduğu bir dünya aynı zamanda güvenilir ve anlaşılır bir dünya olurdu değil mi?
Aslında normal dediğimiz de bu tanıdıklıktan, bu bildik olma hâlinden gelmiyor mu?
Benzer yaşantılar, beklendik sorular ve bilindik cevaplar bizi bir yandan güvende hissettirirken, bir yandan da normal hissettirmez mi?
Peki ya tam tersi olursa?
Her şey farklı,
Herkes yabancı,
Dünya anlaşılmaz ve pek çok şey güvenilmez olursa?
Kim bilir belki de bu yerin adı otizm dünyası olurdu.
Otizm son yıllarda sıkça duyulur olmakla birlikte hâlen pek çok bilinmeyenin olduğu gizemli bir dünya… Bu gizemli dünyaya ilişkin bildiklerimiz çoğaldıkça aslında daha ne kadar çok şey bilemediğimizi keşfediyoruz. Benim kendi keşif serüvenimde; otizme dair öğrendiklerim arttıkça, her seferinde daha çok şey bilmem gerektiği gerçeği ile karşılaştım. Otizme dair bilme ve öğrenme çabam sürecinde, benim için en önemli keşif ise otizmi anlamanın önemi oldu.
Başka bir deyişle anladım ki:
Bilmek bazen sadece bildiğini zannetmektir.
Bildiklerimiz üzerine sözler söyleyebilir, yazılar yazabiliriz.
0tistik bireyler ve aileleri için Gerçek Bir Dokunuş ise
Ancak ve ancak onları Anlama Çabası ile mümkün olabilir.
Bu kitap da bu keşif sürecinde edinilen bilgilerin ve yaşanılan tecrübelerin sonucunda keşfedilen bilgi ve deneyimlerin bir yansıması olarak okuyucuya sunulmuştur. Bu amaçla kitabın içeriği; bildiklerimizi zenginleştirmek amacıyla, bilimsel bilgiler ışığında, yüreklerimize dokunarak, otizmi anlamamıza yardımcı olacağını düşündüğüm vaka örnekleriyle birlikte sunulmuştur. Bu kitabın aileler ve eğitimciler için otizmin gizemli dünyasına açılan kapılardan biri olması dileğiyle…