Eski zamanlarda çoğu kez önceden planlı bazen de nedeni ve zamanı belirsiz elektrik kesintileri olurdu. Elektrik kesildiği anda herkes olduğu yerde donar kalır, evin annesi önceden depoladığı yerden mumlarını almaya giderdi.
Elektriğin mum ışığıyla ikamesi bir anlamda eğlenceydi aileler için. Henüz sosyal medya, akıllı telefon olmamasına ve aslında akşam yemekleri hep birlikte yeniyor olmasına karşılık, o dönemin tek sosyal ortam zararlısı televizyonun elektrik kesintisi sayesinde ortaya çıkan işlevsizliği, aile içi sosyalleşmeye olanak tanırdı.
Her şey güzeldi de mum ışığında yaşamanın kuralları vardı, onlara uymak gerekirdi. Mum ışığında çocuklar çok fazla hareket etmemeliydi bir kere. Ateş ve çocuk, ateş ve barut kadar tehlikeliydi ne de olsa. Ama bu kesin kurala rağmen illaki bir mum nasıl olursa yanlışlıkla sönerdi nereden geldiği bilinmeyen bir nefesle.
Mum ışığı çok tehlikelidir. Gördüğünü zanneder insan her şeyi ama mum ışığının ulaşmadığı köşeler kuytular çok fazladır. Kalkarsanız yerinizden, her gün içinde yürüdüğünüz için artık ezbere bildiğinizi sandığınız küçücük odanın içinde illaki vurursunuz ayağınızı kolunuzu bir yere.
Mum ışığının özelliğidir, gördüğünü sanıp görmediğin, bildiğini sanıp bilmediğin bir ortam yaratması.